Ankara Havadis

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: ”İlahi vahyin yalnızca içerik olarak değil, lafız itibarıyla da Allah’tan geldiğine inanırız”

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. ALİ ERBAŞ, “MÜSLÜMANLAR OLARAK BİZLER, İLAHİ VAHYİN YALNIZCA İÇERİK OLARAK DEĞİL, AYNI ZAMANDA LAFIZ İTİBARİYLE DE TAMAMEN ALLAH’TAN GELDİĞİNE İNANIRIZ.” DEDİ

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: ”İlahi vahyin yalnızca içerik olarak değil, lafız itibarıyla da Allah’tan geldiğine inanırız”
76 views
16 Aralık 2020 - 14:10

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Müslümanlar olarak bizler, ilahi vahyin yalnızca içerik olarak değil, aynı zamanda lafız itibarıyla da tamamen Allah’tan geldiğine inanırız” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) ile İstanbul 29 Mayıs Üniversitesinin birlikte düzenlediği 6. Uluslararası Öğrenci Sempozyumu’nun açılış oturumuna katıldı. “İslam Dünyasında Kur’an-ı Kerim ve Kıraat Kültürü” temasıyla online olarak düzenlenen sempozyumun açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, sempozyumda Kur’an-ı Kerim’in dili, tedrisatı, eşsiz belagatı, kazandırdığı anlam zenginlikleri, insanlığa hayat ve inşirah veren sedasının bütün dünyayı kuşatan etkileri gibi konuların müzakere edileceğini söyledi. Erbaş, kıraat ilminin Müslümanların Hazreti Peygamber ve sahabe ile olan iletişimini ve etkileşimini pekiştirdiğini ifade ederek, “Okuduğumuz her bir kıraat ve her bir rivayet bizi çağları aşarak sahabe-i kirâm’a, oradan da Peygamber Efendimize uzanan bir yolculuğa çıkarmaktadır” dedi.

Kıraat ilmi çerçevesinde ortaya konan okuyuş farklılıklarının Kur’an’ın mana ve mesajının ortaya çıkarılmasına doğrudan katkıda bulunduğunu belirten Erbaş, “Bu bağlamda çeşitli mana takdirlerine ve hüküm çıkarımına imkân veren mahiyetiyle de kıraat ilmi önem arz etmektedir. Öte yandan, İslam düşüncesinin şekillenmesinde kıraat farklılıklarının katkısı inkar edilemez. Nitekim fıkhî ve kelamî düşüncede kıraatlerden hüküm kaynağı ve tefsir imkânı olarak devamlı surette istifade edilmiştir” diye konuştu.

“Okuyuş farklılığının herhangi bir tezat ve çelişki oluşturmaması ancak mucize ile izah edilebilir”

Erbaş, Kur’an-ı Kerim’in sahih ve güzel bir seda ile gönüllere inşirah, kalplere huzur verecek şekilde tilavet etmenin onun üstün hakikatlerinin ve rahmet yüklü mesajlarının insanlığa ulaştırılması için önemli bir vesile olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:

“İlk vahiyden beri nice kimseler, Kur’an tilavetinin güzelliğinden etkilenerek onun hayat veren hakikatleri ile tanışmışlardır. Özellikle kıraat ilmi, Kur’an’ın Yüce Mevla tarafından tescil edilen mucizevi yönüyle tüm Müslümanlar tarafından gerekli özen ve önemi celp etmektedir. Bu yönüyle ilm-i kıraat, Cebrail (a.s.) vasıtasıyla indirilen vahyin, Hz. Peygamber’in fem-i muhsininden sadır olduğu gibi telaffuz edilerek kıyamete kadar taşıma çabasının adıdır. Bu da Kur’an’ın mucize oluşunu gösteren önemli delillerden biridir. Zira bunca okuyuş farklılığının herhangi bir tezat ve çelişki oluşturmaması ancak mucize ile izah edilebilir.”

“Kur’ani gelenek dairesinde itibar görmeyen indi görüş ve düşüncelerdir”

“Müslümanlar olarak bizler, ilahi vahyin yalnızca içerik olarak değil, aynı zamanda lafız itibariyle de tamamen Allah’tan geldiğine inanırız” diyen Erbaş, şöyle konuştu:

“Bunun dışında ortaya konan görüş ve düşünceler, Kur’ani gelenek dairesinde itibar görmeyen indi görüş ve düşüncelerdir. Hiçbir itibarı yoktur. Bu noktada ilm-i kıraatin, kaynağı ilahi olan Kur’an metnini korumak için vaz edildiğini ifade etmek gerekir. Asr-ı saadetten günümüze ışık tutan bu inanç, ibadet tasavvurumuza da yansımıştır. Öyle ki, anlama ve bu doğrultuda yaşama sorumluluğundan bağımsız olarak bizatihi Kur’an okumak ibadet telakki edilmiştir.”

“Kur’an ile ilgili yapılan çalışmaların nihai hedefi, onun hayat veren ilkeleriyle yaşanan hayatı buluşturmaktır”

Erbaş, Kur’an-ı Kerim’in en güzel şekilde okunması yanında insanlığın ufkunu aydınlatan hakikat ilkelerinin bilinmesi ve yaşanmasının insanın bireysel hayatı ve insanlığın küresel serüveni açısından oldukça önemli olduğunun altını çizerek, “O, hakka çağıran, en doğru yolu gösteren, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir Kitaptır. Nitekim Kur’an-ı Kerim; getirdiği tevhit, kulluk, özgürlük, hak ve hürriyetlerin dokunulmazlığı; yardımlaşma, hakkaniyet, yetime sahip çıkma, yoksulu doyurma gibi makasıt ilkeleriyle insanlık mefkûresinde en büyük ahlak ve iyilik inkılabını gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla, Kur’an ile ilgili yapılan bütün çalışmaların ve hizmetlerin nihai hedefi, onun hayat veren ilkeleriyle yaşanan hayatı buluşturmaktır” şeklinde konuştu.

“İslamofobi endüstrisi kurarak Kur’an’la alakalı ilgi ve algıyı tahrip etmeye çalışmaktadırlar”

Üzerinde durulması gereken önemli bir hususun da Kur’an-ı Kerim’in doğru anlaşılması olduğuna vurgu yapan Erbaş, şunları söyledi:

“Bugün şiddet ve terör faaliyetleriyle huzur ve güveni tehdit eden, DEAŞ, PKK, Boko Haram, FETÖ gibi unsurlar yanlış ve sapkın bir anlayışın sonucudur. Diğer taraftan, insanlığın değerlerini tahrif edenler, yeryüzünü tahrip edenler, hukuku, adaleti, merhameti ihlal edenler, küresel ölçekte İslamofobi endüstrisi kurarak Kur’an’la alakalı ilgi ve algıyı tahrip etmeye çalışmaktadır. İslam’ın mukaddes değerlerini istismar ederek hayat yüklü mesajlarını tahrif eden gruplar da bu mecradan beslenmektedir. Küresel düzeyde oluşturulmaya çalışılan bir algı operasyonu ile merhametten uzak, şiddete dayalı bir din algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla İslam ve Kur’an tasavvuru konusunda, başta bizler olmak üzere herkes bu durumun farkında olarak hassas bir duyarlılık ve feraset sahibi olmalıdır.”

Erbaş, kıraat ilminin Enbiyâ Sûresi’ndeki “Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır” ayetini şiar edinen ecdadın zihin ve gönül dünyasında her zaman çok ayrı ve özel bir yere sahip olduğunu dile getirerek, “Milletimizin her bir ferdinin Kuran’a gösterdiği hürmet ve hizmet, onu yaşamak ve yaşatmak için tarih boyunca milletçe gösterdiğimiz gayret her türlü takdirin üstündedir. Nitekim özelikle Osmanlı döneminde Kur’an ilimleri içerisinde, hakkında en fazla kitap ve risale kaleme alınan konunun kıraat ve tecvit olması bunu açıkça göstermektedir” diye konuştu.

“Hedefimiz, kardeşlerimizin Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlamalarına rehberlik etmektir”

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Kur’an merkezli eğitim-öğretim faaliyetlerini 4-6 yaş Kur’an kurslarından hafızlık eğitimine kadar en doğru metodolojiyle ve alanında yetkin insan kaynaklarıyla en ideal boyutta icra etmeye çalıştıklarını aktaran Erbaş, “Tüm bu çabalar, geçmişe vefanın bir gereği olduğu gibi, geleceğe karşı sorumluluğumuzun da ifası olacaktır. Hedefimiz, ülkemizdeki her yaştan bütün kardeşlerimizin Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlamalarına rehberlik etmektir. Dünyanın bütün dillerinde İslam’ın hakikatlerini yeryüzünün her köşesine ulaştırmaktır. Bu gayeyi kuşanarak yurt içinde ve yurt dışında inşa ettiğimiz binlerce Kur’an kursu ile zihinleri aynı ufukta, gönülleri aynı safta, kalpleri aynı hakikatte buluşturmaya gayret etmekteyiz” ifadelerini kullandı.

“Ehil olmayanların Kur’an ve kıraat dersleri yaptıklarına şahit oluyoruz”

Kur’an-ı Kerim özelindeki eğitim-öğretim faaliyetlerinin içeriği ve mezunların yeterliliğinin önemine dikkat çeken Erbaş, şu uyarıda bulundu:

“Bu açıdan Kur’an dersleri ile ilgili öğretim programları güncellenmeli, teorinin yanında staj ve uygulama dersleri ile zenginleştirilmelidir. Diğer taraftan yaşadığımız koron virüs salgını sürecinde daha da önem kazanan sosyal paylaşım mecralarında, dijital ortamlarda artan bir şekilde ehil olmayanların Kur’an ve kıraat dersleri yaptıklarına şahit oluyoruz. Hepimizce müsellemdir ki, bu kadim geleneğin belirli bir ilmi silsile dairesinde, yetkin kimseler eliyle deruhte edilmesi önemli bir lüzum şartı ve sorumluluktur. Bu sebeple, sözünü ettiğim olumsuz tablonun giderilmesi adına hepimizin gereken özveri ve çabayı göstermesi gerekmektedir.”

“Kıraat araştırma merkezlerini hayata geçirmemiz elzemdir”

Konuşmasında bazı önerilerini de dile getiren Erbaş, şunları söyledi:

“Kıraate dair tüm rivayetlerin infirad metoduyla okunduğu bir hatmi ilim dünyasına kazandırıp bunu arşiv hâline getirmemizin önemli olduğunu düşünüyorum. Öte yandan, Kur’an kursları ve Tashih-i Hurûf kurslarımız başta olmak üzere her düzeye uygun muhtasar ve müfit tecvit kitaplarının kaleme alınmasının bir gereklilik olduğunu düşünüyorum. Bu meyanda 2017 yılında gerçekleştirdiğimiz ’II. Uluslararası Kıraat Sempozyumu’nda, 2018 yılında gerçekleştirdiğimiz ’Uluslararası İbnü’l-Cezerî Sempozyumu’nda ve geçtiğimiz yıl düzenlenen Haseki Abdurrrahman Gürses Eğitim Merkezi birinci dönem aşere-takrib kursu icazet merasiminde dile getirdiğim ve gün geçtikçe daha da önemli hâle gelen kıraat araştırma merkezlerini artık hayata geçirmemiz elzemdir. Bu birlikteliğin sözünü ettiğim hedeflere ulaşma noktasında önemli katkılar sunmasını temenni ediyorum.”

İki gün devam edecek sempozyumun açılış programında İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Sinanoğlu ile TDV Mütevelli Heyeti İkinci Başkanı İhsan Açık da selamlama konuşması yaptı.

REKLAM ALANI

(336x280px)

Anasayfa Sağ Bloka Esnek veya Sabit ölçülerde SINIRSIZ reklam alanını şablon olarak ekleyebilirsiniz. Şuan örnek olarak sadece 2 reklam kullanıldı.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.